UYARI

DESTEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ... CLICK HERE TO SUPPORT.

Gençlik Suçları

Ülkemizde suçların yaklaşık olarak yarısı, 25 yaşın altındaki yaş diliminde bulunan çocuklar ve gençler işlemektedir. İleri yaşlarda suç işleyenlerin yüzde doksanın çocukluk ve gençlik çağında suç işledikleri saptanmıştır. Konuya bu açıdan bakıldığında, çocuk ve gençlerde suç nedenlerini bulmak ve bunların önlemini almak, bir anlamda toplumda işlenen suçların da azalmasını sağlamak amacına yönelik bir çalışma olacaktır.

Çocuk ve gençlerin suç sayılan davranışları aileye, çevreye, okula karşı kabahat işlemekle başlamakta; niteliği değişerek yasaların suç saydığı davranış ve eylemlere doğru kaymaktadır. Bunları bu şekilde sıralayabiliriz: eve, okula, işyerine yalan söylemek. Gece geç saatlere kadar eve dönmemek. Evden ve okuldan kaçmak, okul ve iş tembelliği, okulun ve iş yerinin disiplinine uymamak, hırsızlık, yankesicilik, araba hırsızlığı, trafik suçları, alkol kullanımına bağlı suçlar, uyuşturucu ve uyarıcı maddeler kullanmak, saldırı ve tahrip, kavga, bıçak ve tabanca taşıma, yaralama, öldürme.

Çocuk ve genci suça yönelten ailelerin ortak özelliklerini şöyle toplayabiliriz: Yerinde kullanılmayan anne baba disiplini, aşırı aile baskısı, anne babanın aşırı ilgisi ya da ilgisizliği; gayrimeşru yaşantı ve bunun sonucu meydana çıkan çocuk; baba ya da annenin olmaması; ayrılmış anne baba; babanın alkolik olması; çalışma zorunluluğu yüzünden babanın uzun süre evden uzak kalması; işsizlik ve ekonomik güçsüzlük; sık sık çevre değiştirme. Suçlu çocuk ve gençlerin ailelerinde sıklıkla rastlanan bu özellikler kentleşme, sanayileşme, ekonomik krizler, enflasyon, göçler vb. büyük çalkantılar olduğu zaman daha çok görülür ve suçluluk oranını yükseltir. Toplumsal, ekonomik ve kültürel değişmelerin toplumda yarattığı bunalımlar ve kavram kargaşaları, çatışmalar aile içine de yansır. Değişen değerler ve ahlak kavramının aile içinde yarattığı çelişmeler, çekişmeler çocuk ve gençleri yeni arayışlara ve kişiliğini göstermek için davranış sapmalarına sürükler.

Suça eğilim gösteren gençlerin ortak kişilik özellikleri vardır. Bu özelliklerin tanınması, suç işlemeden onlara yardımcı olma fırsatı verir. Bu gençlerde alabildiğince sınırsız bir özerklik eğilimi vardır. Her tür yetkeye karşı çıkarlar, tepki gösterirler. Fizik güce hayran olup, bütün sorunların fizik gücüyle çözüleceği inancı içindedirler. Maddi doyum peşinde koşarlar. Cinsel yaşama ve bu yaşamın sapıklıklarına eğilim gösterirler. Geniş düş dünyaları içinde daima yeni ve değişik serüvenlerin peşinde koşarlar. Gerçekler karşısında kolay ve çabuk hırçınlaşır, kriz geçirir, ölçüsüz, gereksiz tepki gösterirler. Kendi başlarına güvenli ve yeterli olmadıkları için daima ufak gruplar oluşturur, onlarla birlikte yaşar, birlikte bir eyleme girişirler. Alkol ve uyuşturucu madde kullanmaya büyük eğilim gösterirler.

Özellikle büyük kentlerde sokak ve mahallelerde yetişen bu tip gençler kötü arkadaş örnekleriyle suça yönelirler. Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu madde alışkanlıkları, açık saçık resim, kız, kadın ilişkileri onları adım adım çeşitli suçlara sürükler. Aileye, çevreye karşı kin, nefret, kıskançlık, saldırganlık duyguları doğar ve gelişir. Bu duygular içinde amaçsız, güvensiz, başıboş bir yaşam sürdürürler. Bu tip gençlerden birinin yaşamından bir kesit:

Erkek, 17 yaşında liseden ayrılmış, anne babası ayrı. Onların her birine gidip kalmaktan bıkmış. Annesinin takılarını ve paralarını çalıp poker oynamaya gitmiş. Bütün parasını kaybetmiş para bulmak için annesini tehdide başlamış. Kendisine destek olan birkaç, derken daha fazla arkadaş toplamış. Para buldukları sürece çevreye pek zararları dokunmazmış. Çoğunlukla parayı aileden ve kumardan edinirlermiş. Ancak “başka numaralar” da söz konusuymuş. Garajda toplanıp kumar oynamak başlıca amaçları, ama bu arada “kız numaralarını da boş vermiyorlar.” Buldukları zaman içki kullanıyorlar veya “isteyince buluyorlar.”

“Gerçi annem, babam bana maddî olarak her şeyi sağladılar. Hatta babamın arabasıyla istediğim zaman çıkma hakkım bile var ama bu yeterli değil. Alabildiğine bağımsız yaşamak istiyorum. Hayatta hiçbir şey bana mutluluk vermiyor. Dünyada her şey çok maddî ve adi. Ben bu dünyadan kaçmak için bu arkadaşlara katıldım. Gerçi orada da öyle ama arasıra rahat olduğum oluyor. Hayatta zevkim kalmadı. Arabayla hızlı gitmek bana haz veriyor. Gelecek için hiç ümitli değilim. Hayat bana ne verecek? Zaten bence hayat otuz yaşında biter. Ancak büyük maddî imkânlar bana mutluluk verebilir. Hiç kanaatkâr değilim. Şimdilik tek amacım çok lüks bir arabam olması. Arkadaşlarla değişik şekillerde vakit geçiriyoruz. Tabii, içki de var. Şimdilik başka bir madde kullanmadım. Arkadaşların ısrarı oldu ama direndim. Kendimi bir boşlukta hissediyorum. Sıkıldığım zamanlar sırf kendimi aldatmak için arkadaşlarla birlikte oluyoruz. Babamdan ve annemden aldığım para yetersiz kalırsa ya da para çalamazsa, çaldıklarımı satamazsam, hem para bulma, hem de serüven yaşamak için kalabalık mağazalarda, süpermarketlerde alış veriş yapanların çantasından cüzdan yürütüyoruz…”



SUÇ İŞLEYEN GENÇLERİN DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ

Suç işlemiş gençleri daha iyi değerlendirmek için onların bazı demografik özelliklerini vermek istiyorum.

Yaş: 15-24 yaş grupları arasında bulunan gençlerin suç işleme riski yüksek olup, en çok suç işleyenler bu yaş dilimleri içinde bulunmaktadır. Yaş ilerledikçe suç işleme ve riski ve suç oranlarında düşme görülmektedir. Adam öldürenlerin yarıdan fazlası, kırsal bölgelerde yaşayan, 15-24 yaş dilimi arasında, ilkokulu bitirmiş genç erkeklerdir. İçişleri Bakanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalara göre ortalama suç oranları arasında çocukluk ve gençlik yaş dilimi içinde suç oranları şöyledir:

Kasten adam öldürme % 12, kasten yaralama % 18, ırza geçme ve ırza geçme girişimi % 18, dayak, dövme, vurma, yaralama % 8, hırsızlık % 34, fuhşa teşvik % 4, gasp ve yağma %16, kasten yangın çıkarma % 9. Suçların yaklaşık % 25’i başkalarının kışkırtması ve özendirmesi ile, % 45’i birden fazla kişiyle planlı olarak, geri kalanı kendiliğinden tek başına gerçekleşmektedir.

Yer: Suç işleyen çocukların ve gençlerin yaklaşık % 90’ı, kentlerde, % 10’u kırsal bölgelerde oturmakta olup darp, dayak, dövme, vurma, yaralama, hırsızlık gibi suçlar daha çok kentlerde oturan çocuklar ve gençler tarafından işlenmektedir.

Öğrenim: Suç işleyenlerin büyük çoğunluğunun öğrenim durumu ilkokul düzeyinde olup, bunu ortaokul ve meslek okulunu bitirmiş olanlar izlemektedir. Suç işleyenlerin % 43’ünün babaları, % 62’sinin anneleri okur yazar değildir.

Meslek: Kentlerde, özellikle büyük kentlerde serbest meslek yaptıklarını söyleyenler, geçici işi olan ya da işsizler arasından hırsızlık, gasp, kıymetli evrak sahtekârlığı, sahte senet, sahte çek, kaçakçılık, uyuşturucu madde kaçakçılığı suçları işleyenlere sıklıkla rastlanır. Bu tip insanlar çoğu kez birden fazla suç işleyip birçok defa cezaevine girip çıkarlar.

Adama öldürme, kan davası, kız kaçırma gibi suçların, kırsal bölgelerde yaşayan, hayvancılık, orman, tarım işleriyle uğraşan kişiler tarafından işlendiği görülmüştür.

Ekonomik düzey: Ekonomik düzey önemli suç nedenleri arasında yer alır. Suçluların yaklaşık beşte biri ekonomik sıkıntı ve yoksulluk nedeniyle suç işlediklerini söylemişlerdir. Suçluların % 10-15’i temelde ekonomik nedenlere bağlı, ancak görünüşte sahte senet, sahte çek gibi suçları işledikleri için ceza almışlardır.

Ekonomik durumun yetersiz, geçim düzeyinin düşük olması suç oranını yükseltmektedir. Suçluların yarısından fazlasının günlük gelirini büyük zorlukla elde etmesi bu durumu doğrulamaktadır.

Ekonomik nedenlerle işlenen suçlar arasında kentlerde hırsızlık, gasp, kaçakçılık, uyuşturucu madde kaçakçılığı, cinsel suçlar, kız kaçırma; kırsal bölgelerde adam öldürme, kan davası, kız kaçırma ilk sıralarda yer almaktadır.

Kırsal yörelerde suç işleyenlerin % 20’si parasızlıktan, % 10’u arazi anlaşmazlığından, % 12’si değişik nedenlerle suç işlediklerini söylemişlerdir.

Göç: Suç işleyenlerin yaklaşık dörtte üçü suç işledikleri yerin yerlisidir; bunların yarısı suç işlemeden önce kırsal bölgelerde, köyde, geri kalan dörtte biri kentte yaşamıştır. Hırsızlık suçu işleyenlerin % 64’ü büyük kentlerde, % 14’ü kırsal bölgelerde ve köylerde oturmaktadırlar. Suçluların % 43’ü suç işlemeden önce kırsal bölgelerde; % 38’i kentte yaşamış olup, % 73’ü bulunduğu yerin yerlisidir.

Adam öldürenlerin % 53’ü, hırsızlık yapanların % 21’i kırsal bölgelerden büyük kentlere göçmüş, geçim sıkıntısı ve işsizlik nedeniyle suç işlediklerini söylemişlerdir.

Kırsal bölgeden gelen, kalabalık ailede yaşayan insanların suç işleme olasılığı fazla olup, suç işleyenlerin çoğunun 4-7 kardeşi olduğu anlaşılmıştır. Suç işleyenlerin hemen hemen hepsi ailenin öz çocuğu, yaklaşık dörtte bir bir**** çocuktur.

Adam öldürme suçundan hükümlü olanların % 65’i, hırsızlık suçundan hükümlü olanların % 55’i cezaevinden çıktıktan sonra suç işledikleri çevreye dönmek istemediklerini belirtmişlerdir.

Cinayet işleyenlerin %90’ı öldürdükleri insanla arasında kan davası olmadığını; % 46’sı öldürülenle akrabalık, hısımlıkları bulunmadığını söylemişlerdir. Ancak cinayet işleyenlerin büyük çoğunluğu, özellikle kırsal bölgelerde yaşayanlar, bu suçun kan davasına dönebileceğini söylemişlerdir.

Büyük kentlere oranla, kırsal bölgelerde suç işleyenlerin ailelerinde, yakınlarında suç işlemiş insanların oranı daha yüksektir.

Alkol ve madde: Alkol aldıktan sonra suç işleyenlerin % 54’ adam öldürmüş; % 10’u hırsızlık yapmış; % 15’i kıymetli evrakta sahtecilik, sahte çek, sahte senet, gasp, kaçakçılık, uyuşturucu madde kaçakçılığı gibi suçlar işlemiştir.

Uyuşturucu aldıktan sonra suç işleyenlerin % 47’si uyuşturucu ile ilgili suçlar işlemiş, % 23’ü adam öldürmüştür.

Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan, Uyuşturucu madde satan suçluların çoğu 15-25 yaş dilimi arasında bulunan, büyük kentlerin gecekondu bölgelerinde yaşayan, ilkokulu bitirmiş gençler ve erişkinler olup, bu suçu işsizlik, parasızlık nedeniyle işlediklerini söylemişlerdir.

Gençlerde suçluluk (juvenile delinqency) toplumsal bir sorundur. Gençlerde suçluluğa yol açan nedenler arasında davranış ve kişilik bozuklukları, bunlara bağlı cinsel kimlik bozukluğu, çocukluk ve gençlik çağında başlayan ruhsal bozukluklar ve hastalıklar yer alır.



CEZAEVİNİN AMACI

1977 yılında ilk kez İngiltere’de John Howad, Cezaevlerinin Durumu adlı kitabında suçluya insanca davranmanın gerekli olduğu görüşünü savunmuştur. Bu görüşün etkisi altında suç ve ceza kavramında yeni gelişmeler, özellikle 20. yüzyılın son yarısında cezaevlerinde yapısal ve işlevsel değişmeler olmuştur. Günümüzde suçluyu cezaevine kapatmanın amacı bir yandan cezalandırmak, öte yandan topluma yeniden kazandırmaktır; bu amaca uygun yapılar, işleyiş ve eleman gereksinimi doğmuştur. Eskiden cezaevi olarak kullanılan karanlık, korkunç bodrumlar, dehlizler, kaleler, şatolar yerine, son yıllarda cezaevleri için özel binalar yapılmıştır. Cezaevlerinin içi suçlunun bireysel ve toplumsal gereksinimlerini karşılayacak biçimde donatılmıştır. Cezaevlerinin gözetimini ve güvenliğini sağlayan elemanlar yanında, hekime, psikoloğa, sosyal hizmet uzmanına, öğretmene, çalışma ve iş eğitimi yapan uzmanlara yer verilmiştir.

Suç işlemiş çocukların, on sekiz yaşından küçük gençlerin cezalarını çekmesi, bu arada eğitim, öğretim görmesi, beceri ve iş öğrenmesi amacıyla çocuk ıslah ve cezaevleri açılmıştır. Bunların ilki 1938 yılında Edirne’de kurulan, 1940 yılında Ankara Kalaba’ya taşınan ıslah ve cezaevleri olup, günümüzde sayıları ona ulaşmıştır. Bunların üçü 11-15 yaş dilimi içinde yer alan çocuk ve gençleri, diğerleri 15-18 yaş dilimi içinde yer alan gençleri kabul etmektedir.

Sözü edilen bu kuruluşların temel amacı, suçlu çocuk ve gencin becerisi ve yeteneği doğrultusunda eğitimini, öğretimini, meslek edinmesini sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için ilköğretim düzeyinde öğretim yapılmakta, iş ve sanat öğretilmekte, gençlerin ıslah ve cezaevi dışında kalan eğitim, öğretim kuruluşlarından yararlanmasına olanak verilmektedir. Ancak özellikle son yıllarda ülkemizde suç işleyen çocukların ve gençlerin sayısı arttığı için bu örnek kuruluşlar yetersiz kalmakta, suç işleyen gençlerin çoğu cezalarını erişkinlerle birlikte çekmekte, iş ve meslek eğitimi yerine, suç yolları, yöntemleri öğrenerek cezaevinden çıkmakta, yeni suçlar işleyerek yeniden cezaevine dönmektedirler

Suçlunun yaşı ne olursa olsun, çağdaş cezaevinin amacı, suçluyu bedensel, ruhsal, toplumsal yönleriyle bir insan olarak değerlendirmek, onu topluma kazandırmaktır. Bu, cezaevlerinde iyileştirme (ıslah) çalışmasıyla gerçekleşir. İyileştirmede temel ilke, suçluya bedensel , ruhsal acı vermemek; sağlıklı beslenmesini sağlamak ruh sağlığını korumak; becerisi, yeteneği doğrultusunda geliştirmek; çalışma ve iş alanı sağlamak; toplumsal sorunlarına çözüm bulmaktır.



ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN SUÇTAN KORUNMASI

Önlemler sözkonusu olduğundan amaç doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak suça yol açan nedenlerin saptanması, ortadan kaldırılması ya da azaltılması olmalıdır.

1. Başta ailenin yaşamı bilimsel, ruhbilimsel olarak korunması gelir. Evlenmek isteyenleri kalıtım, akıl hastalıkları, frengi, alkol, Uyuşturucu madde bakımından daha sıkı bir denetimden geçirmek, nikâh öncesi raporlara önem vermek gereklidir. Demokratik yönetimlerde bu nedenlerle evlenmeyi önleyecek yasal engelleme olmakla beraber, aileleri aydınlatmak, çocuk yapmamalarını salık vermek faydalı olabilir.

2. Ülkenin genel sağlık politikası içinde akıl hastalıkları, frengi, alkol ve madde bağımlılığı ve beslenme bozukluklarıyla daha savaşım gereklidir.

3. Doğum denetlemesi ve aile planlaması, ailenin sosyo-ekonomik düzeyiyle çocuk sayısı arasında ayarlama yapılmalı, hastalık bakımından yüklü ya da hastalıklı ailelerin çocuk yapmasını önlemekte yardımcı olmalıdır.

4. Cinsel eğitim konusunda evde anne babaya, okulda öğretmene yardımcı olacak yayınları artırmalı, gerekli cinsel bilgi ve eğitimi verebilmek için ailelerin sosyo-kültürel düzeylerine uygun broşürler hazırlanmalıdır.

5. Aile içinde, okulda, işyerinde, sokakta suça eğilim gösteren çocukları ve gençleri ekenden tanımak, bu amaçla taramalar yapmak; saptanan ruhsal bozuklukları gözlem, gerekirse sağaltım amacıyla çocuk bakım merkezleri ve klinikler kurmak gereklidir.

6. Evde, okulda, işyerinde aileyi, öğretmeni, yöneticiyi, çocuk ve gençleri ruh sağlığı konusunda aydınlatmak için yaygın eğitimin araç ve gereçlerinden yararlanılmalıdır.

7. Bütün bunlara karşın çocuk ve gençlerde suç sınırına gelen davranışlar görülürse, bunların neden ve ceza yönünden bir uzmanlık işi olduğunu unutmamak gerekir. Bu bakımdan işlenen suçun nedenlerini iyi çözümleyerek çocuk ve genci ruhbilimsel olarak tanıyabilecek, onu tekrar topluma kazandıracak çocuk ve genç mahkemelerine gereksinme vardır. Bu tip mahkeme olmasına karşın, yetersiz kalmakta, yargıda önemli sorunlar yaşanmaktadır.

Bu mahkemelerde yargılama özel bir yargılama usulü yasasına göre yapılır. Suçlunun ruhsal durumunu ön planda ele alan, suç işlemeye iten nedenleri ruhbilimsel olarak çözümleyen, bir daha suç işlememesi için gerekli eğitim ya da cezayı kişisel özelliklere göre ölçüp biçen bu mahkemelerde bu konuda uzman olan yargıçlara yardımcı psikolog ve eğitimciye gerek vardır. Bu tip mahkemelerin yargısına göre, çocuk ya da genç gerekli önlem ve öğütlerle tekrar ailesine dönecek veya eğitimi, öğrenimi, iş ve sanat sahibi olması, ahlâk bakımından düzelmesi için ıslahevleriyle ıslah cezaevlerine gönderilecektir.

Hiç yorum yok: